Milattan önce 400’lerde yaşamış bir tıp insanı olan Hipokrat şöyle demiş: “İlacınız besin, besininiz ilaç olsun.” Ne demek istiyor olabileceğine gelin birlikte bakalım.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) istatistiklerine göre en sık ölüm nedeni kanserdir. DSÖ’nün 2020 yılı istatistiklerine göre her 5 kişiden biri kansere yakalanıyor. Erkekler arasında en sık gözlenen kanser türleri sırasıyla prostat, akciğer ve bağırsak kanserleri iken, kadınlar arasında en sık gözlenenler meme, akciğer ve bağırsak kanserleridir. Yani, her iki cinsiyet arasında en sık gözlenen kanser türü bağırsak kanseridir.
Kanserlerin sadece %10’u genetik sebeplerle ortaya çıkar. Ne yazık ki %90’ı ise beslenme gibi çevresel etmenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Bağırsak kanserine neden olan başlıca etmen beslenme iken diğer faktörler iltihabi bağırsak hastalığı varlığı, yaş (50 yaşın üzerinde olmak), stres, bağırsaktaki iyi huylu bakterilerin yetersizliği, ağır metal maruziyeti, sigara ve alkol kullanımıdır.
Gördüğünüz gibi günümüzde elde ettiğimiz veriler yüzlerce yıl önce yaşamış Hipokrat’ın sözlerini doğru çıkarıyor, hastalıklardan ve hatta en sık karşılaşılan yaşam kaybı nedeni olan kanserden korunmanın yolu gerçekten de doğru besin tercihleri yapmaktan geçiyor.
Bağırsak Kanserinden Koruyan Beslenme Tercihleri
Peki doğru beslenme tercihleri yaparak yakalanma riskini düşürebileceğimiz rahatsızlıklardan biri olan bağırsak kanserinden korunmak için nasıl beslenmeliyiz?
- Posadan zengin beslenin. Kepekli makarna gibi posadan zengin besinler bağırsak hareketlerini artırarak toksinlerin bağırsaklardan vücuda geçiş oranını azaltırlar. Posadan en zengin meyveler; armut (kabuklu), çilek, elma (kabuklu), incir (kabuklu), portakal, ananas ve avokado; posadan en zengin sebzeler; Brüksel lahanası, patates,ıspanak, bezelye ve kabak; kuru baklagiller arasında kuru fasulye ve mercimek; tahıllar arasında durum buğdayı irmiğinden yapılmış kepekli makarna, kara buğday ve sade yulaf ezmesi; ekmek çeşitleri arasında çavdar ekmeği ve yağlı tohumlar arasında yer fıstığıdır.
- Sinbiyotik beslenin. Sinbiyotik beslenmek demek probiyotik (iyi huylu bakteri içeren) besinlerle, prebiyotik (vücudumuzdaki iyi huylu bakterilere besin teşkil eden) besinleri bir arada tüketmek demektir. En sağlıklı probiyotik besinler; ev yapımı yoğurt, kefir, lahana turşusu, fermente edilmiş soya fasulyesi ürünleri, kombucha (fermente edilmiş bir tür çay, sıklıkla yeşil çaydan yapılır, pastörize edilmiş olmalıdır), su kefiri (veganlar için üretilen kefir mayasının suya çalışmış hali), salatalık turşusu, yayık ayranı, süzme peynir, mozarella ve Guda peynirleri, kımız, boza, tarhana ve şalgamdır. Prebiyotik besinlere örnek olarak ise muz, elma, çilek, çekirdekli üzüm, hindiba, enginar, yerelması, soğan, sarımsak, pırasa, kuşkonmaz, kereviz, domates, hardal, soya fasulyesi, kuru baklagiller (mercimek, nohut gibi), tam tahıllı besinler (makarna -özellikle tam buğday ve kepekli makarna-, bulgur), keten tohumu, badem ve ceviz verilebilir.
- Kırmızı et tüketimini sınırlayın. Kırmızı et ve de özellikle kızartılmış, tütsülenmiş, işlenmiş kırmızı etler kanser yatkınlığını artırır.
- Omega-3 yağ asitlerinden zengin beslenin. Güvendiğiniz yerden satın aldığınız balık her hafta sofranızda olsun. Semizotu ve ceviz eklenmiş salataları her gün tüketin. Meme kanseri öyküsü olmayan bir kadınsanız her gün keten tohumu tüketin.
- Yağ türü olarak zeytinyağını tercih edin.
- Kalsiyum ve D vitamininden zengin beslenin. Kalsiyumun en iyi kaynağı süt ve ürünleri iken bitkisel kalsiyum kaynakları karnabahar, tere, Brüksel lahanası, şalgam, kale (lahanaya benzer bir sebze), hardal yaprakları, brokoli, şalgam yaprakları, badem, susam, barbunya, tatlı patates, ıspanak ve pazıdır. Türk toplumu D vitamini yetersizliğine yatkındır. D vitamininin en iyi kaynağı güneş ışığıdır. Yazın sabah saatlerinde, kışın öğle saatlerinde güneşlenmek gerekir. D vitaminini besinlerle almak kolay değildir. 6 ayda bir kandaki D vitamini düzeyinize baktırıp kontrol ettirip destek almak gerekebilir.
- Zerdeçal çok kuvvetli bir hücre koruyucudur. Sadece ve sadece karabiber ile birlikte tüketilmesi gerekir.
- Yeşil çay çok kuvvetli bir antioksidan olan kateşini barındırır ve bağırsak sağlığını korur. Yeşil çay, beyaz çay ve siyah çayın ham maddesi aynıdır, fermantasyon dereceleri farklıdır.
- Sarımsak, bağışıklık sistemini güçlendirerek bağırsak duvarını korur. Sarımsaklı ev yapımı yoğurt, zeytinyağlı sebze yemeği ve kepekli makarnadan oluşan öğünlere sofralarınızda sık sık sofranızda yer vermenizi öneririz.
- Domates, içerdiği likopen ile güçlü bir hücre koruyucudur. Domatesin likopen içeriği pişirilince artar.
- Kırmızı, siyah üzüm ve yaban mersini resveratrol denen çok kuvvetli bir antioksidan içerirler. Bu hücre koruyucu madde hem kalp-damar hem de bağırsak sağlığını korur.
Bağırsak besin ögeleri açısından vücuda açılan bir kapıdır. Bu nedenle bağırsak sağlığını korumak büyük önem taşır. Bağırsakları koruyan besinleri sık tüketmek kadar düzenli boşaltım sağlıyor olmak da önemlidir. Bunun için seçtiğiniz besinler kadar içtiğiniz su miktarına da dikkat etmenizi öneririz.
Sağlıklı diye bildiğiniz bir besini abartılı miktarda tüketmekten de kaçının lütfen. Hem kilo alırsınız, hem de aşırı tüketimin yan etkisini görebilirsiniz. Tarihteki başka bir tıp adamı olan Paracelsus’un dediği gibi “İlaçla zehir arasındaki fark dozudur.” Hayatın denge ile güçlü bir ilişkisi olduğunu unutmayın ve siz de hep dengeli olmaya çalışın.
Dr. Tuba Günebak
Beslenme ve Diyet Uzmanı