Yemek yemek, nefes almak kadar doğal bir ihtiyaçtır. Yemek sadece vücudu değil, ruhu da besler. Bazen yemekle mutlu olur, bazen yemekle motive oluruz. Hele biz Türkler, doğumda da cenaze de yemek yer, yediririz, yemeyene de küseriz.
Psikolojik durumumuz yeme alışkanlıklarımızı ve kilo kontrolümüzü etkileyebilir. Kilo kontrolünü sağlayabilmek için çokça yöntem önerilmiştir. Bunlardan biri de sezgisel yemedir. Sezgisel yeme, vücudunun doğal olarak verdiği fiziksel açlık, tokluk ve doyum sinyallerini dinleyerek ve bu sinyallere uyum sağlayarak yemek yeme biçimi olarak tanımlanır. Sezgisel yeme modelinde kişi kendisine katı şekilde sınırlamalar getirmez, yemek yemede özgürdür; duygularını izler, dinler ve bunlarla uyumlu şekilde kendisini yönetir. Acıktığında yer, fizyolojik aşermelerini dinler ve böylece hangi besinlere vücudunun ihtiyacı olduğunu anlar.
Sezgisel Beslenme Bedenin İhtiyaçlarına Göre Beslenmektir
Sezgisel yemenin temelinde duygusal ihtiyaçlarla değil, bedenin ihtiyaçları ile beslenme yatar. Sezgisel beslenenler kendilerini kontrol edecek birinin desteğine ihtiyaç duymazlar. Yapılan araştırmalarda sezgisel beslenmeyi başaranların kilo yönetiminde daha başarılı oldukları belirlenmiştir.
Bir kişinin göz sağlığı ile ilgili sorunları varsa ve havuç yemeyi aşeriyorsa, havucun yapısındaki lutein ve zeaksantine ihtiyacı olduğunu sezgisel olarak anlamış olabilir. Bunun yanında havucun yapısında bulunan K vitamini kemik sağlığının güçlenmesine aracı olur. Havuç, potasyumdan zengin bir sebze olduğu için kalp sağlığını korur, kan basıncının yani tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur.
Bir kişi bağırsak hareketlerinin yavaş olmasından yani peklikten (kabızlıktan) şikayetçi ise ve canı ayva çekiyorsa içgüdüsel olarak posadan zengin bir meyve olduğunu, boşaltımı kolaylaştırdığını hissetmiş olabilir. Bununla birlikte, ayvanın prebiyotik özellik taşıdığı (Bağırsaklarımızdaki iyi huylu bakterilerin beslenmesini ve çoğalmasını sağlayan besinlere prebiyotik besinler denir.), C vitamininden zengin yapısı ile vücut direncini artırdığı, zengin potasyum içeriği ile ödem atımını kolaylaştırdığı belirlenmiştir.
Bir kişi kendini mutsuz hissediyorsa ve makarna yemeye ihtiyaç duyduğunu düşünüyorsa makarnanın huzur hormonu olan serotonin düzeyini artırıcı etkisinin farkında olabilir. Bunun yanında, durum buğdayı irmiğinden yani makarnalık buğdaydan yapılmış makarna; günlük enerji gereksinmesini ekonomik şekilde karşılayan, magnezyum, fosfor gibi minerallerin yanında B vitaminlerinden (B12 vitamini hariç) zengin, kan şekerini yavaş yükselttiği için tokluk hissini koruyan, iştahı dengeleyen, yüksek posa içeriği ile hem kolesterol seviyesinin dengelenmesini kolaylaştıran hem de bağırsak hastalıklarından koruyan, bitkisel proteinden zengin, prebiyotik özellik taşıyan yani bağırsaklarımızdaki iyi huylu bakterileri, diğer bir deyişle mikrobiyotamızı zenginleştiren, çeşitli biyoaktif bileşenler (ksantofil, çeşitli flavonoidler ve trisin gibi) ile kanserden özellikle de mide, bağırsak ve cilt kanserinden koruyan, yaşa bağlı gelişen göz hasarı ve katarakt oluşumunu yavaşlatabilen, sinir sistemini güçlendiren bir besindir.
Sezgisel Yeme ile Yeme Farkındalığı Aynı Şey mi?
Genellikle sezgisel yeme ile yeme farkındalığı karıştırılan kavramlardır. Ancak, aynı konu başlığını ifade etmezler. Sezgisel yeme kişiyi kendi fizyolojik ihtiyaçlarını hissetmeye, belirlemeye yöneltirken yeme farkındalığı ya da farkındalıklı yeme kişinin yeme eyleminin nüansları, yoğunluğu, besinin tadı, yerken yarattığı his, kaç kere çiğnediği, yerken ne hissettiği gibi detayları idraki üzerinde durur.
İkisi de kendi içinde önemli kavramlardır. Hem yediklerimize dair güçlü sezgilerimizin olması hem de farkındalıkla yememiz fark yaratır. Nuh’un Ankara Makarnası Akademisinden şeflerimizin hazırlamış olduğu birbirinden lezzetli tariflere ulaşmak için oynatma listemize göz atabilirsiniz.
Dr. Tuba Günebak
Beslenme ve Diyet Uzmanı