Buzdolabı, fırın, mikro dalga, bulaşık makinesi… Mutfağı mutfak yapan elektrikli aletler ne zaman ortaya çıktı?
Buzdolabı olmayan bir mutfak düşünebiliyor musunuz? Öte yandan fırın, bir mutfağın olmazsa olmazı… Özellikle yalnız yaşayanların en yakın dostu mikro dalga; işleri pratik hâle getiren kesme ve doğrama uzmanı blender… Artık her mutfakta yer alan bu elektrikli aletlerin tarihini öğrenmek istiyorsanız, vakit kaybetmeden anlatmaya başlayalım.
Buzdolabı
Besinlerin soğutulması, uzun süreler saklanması için oldukça önemli. Her çağda, her uygarlık, buna kendi coğrafi koşulları içerisinde bir çözüm bulmuş olsa da, toplumsallaşma, şehirleşme ve modern yaşamla beraber ihtiyaçlar da başkalaştı. Çeşitli bilim insanlarının soğutma işlemine yönelik çalışmaları olsa da buzdolabının babası sayılan isim, 1835 yılında sıvı amonyak kullanarak soğutma yöntemini keşfeden ve patentini alan Jacob Perkins olarak biliniyor. Fransız mühendis Ferdinand Carre’den, ünlü fizikçi Albert Einstein’a kadar birçok bilim insanı, ilerleyen yıllarda çalışmalarını sürdürdü. İlk ev tipi buzdolabı ise, 1911 yılında General Electric isimli firma tarafından üretildi. Fransız fizik öğretmeni olan Marcel Audiffen imzasını taşıyan bu tasarım üzerinden geliştirilen yeni ürünler, 1920 yılına gelindiğinde, buzdolabını mutfakların en önemli gereksinimlerinden biri hâline getirmişti. 1930’lu yıllara gelindiğinde ise, buzdolabı, artık sıradan bir eşyaya dönüşmüştü.
Fırın
İnsanlığın beslenme alışkanlığını kökten değiştiren keşif, şüphesiz ki ateşti. Ateşin keşfinden sonra besinleri pişirmeyi öğrenen ve yemek kültürlerinin oluşmasına zemin sağlayan insanlık, bu işi yapmak için kullandığı yöntemleri de tekniğin ilerlemesiyle birlikte dönüştürdü. Dönüşen tüm bu pişirme teknikleri ve araçlar, aslında hâlâ varlığını sürdürüyor. Evlerde fırın ya da ocak kavramı, kömürlü sobalarla başlamış, ilk pratik soba, 1835 yılında Jordan Mott tarafından tasarlanmıştı. Sonradan yaşamlarımıza giren gaz ve elektrik için farklı tasarımlar, farklı çözümler gerekti ve yalnızca pişirme işlevi üstlenen ocak ve fırınlar, James Sharp ve Thomas Ahearn gibi bilim insanlarının katkısıyla bugünkü hâline geldi.
Düdüklü Tencere
Bazı durumlarda tehlikeli olsa da doğru kullanıldığınızda mutfaktaki işleri fazlasıyla kolaylaştıran, birbirinden lezzetli ve iyi pişmiş yemekler yapmaya olanak tanıyan düdüklü tencerenin ilk örneği, 1679 yılında Fransız fizikçi ve matematikçi Denis Papin tarafından tasarlandı. Hiç hava sızdırmayan ve pişirme işlemini fazlasıyla hızlandıran bu ürün, 1680 yılında üzerine yerleştirilen güvenlik subapıyla, mucidine Royal Society üyeliği kazandırdı.
Mikrodalga
Bazı icatlar, tümüyle tesadüf eseri çıkabiliyor. Bir elektronik uzmanı olan ve radar ekipmanları üzerine çalışan Perry Spencer, magnetron isimli güç ünitesinin yanında bulunduğunda cebindeki çikolatanın eridiğin, patlamamış mısırların patladığını fark etti. Bu sistemin potansiyeli üzerinde biraz çalışan Spencer, 1946 yılının sonlarında mikrodalga fırının patentini almış; ürün kısa bir süre içinde de seri olarak üretilip satılmaya başlanmıştı. Fakat sistemi soğutmak için gereken altyapı, ilk mikrodalga fırını fazlasıyla büyük bir hâle getiriyordu. Zaman içinde yapılan tasarımsal ve teknik iyileştirmelerle, şimdilerde özellikle yalnız yaşayanların sıklıkla tercih ettiği bu ürün, bugünkü formuna kavuştu.
Bulaşık Makinesi
Tarihsel süreç içinde, bulaşıkları yıkamak için daha işlevsel bir çözüm bulmak için çeşitli çalışmalar yapılmış ve bazı el ile çalışan çözümler geliştirilmiş olsa da, ilk pratik bulaşık makinesinin patenti, Josephine Cochrane’e ait. Cochrane’e atfedilen hikâye ise şöyle: Ekonomik olarak iyi düzeyde olan ve kendisi bulaşık yıkamayan Cochrane, yardımcılar tarafından yıkanırken kırılan değerli Çin porselenleri canına tak edince, bulaşık makinesini icat etmiş. Cochrane’in lüks sayılabilecek ihtiyacından ve teknik bilgisinden yola çıkarak oluşturduğu bu ilk ürün, bugün hem işleri kolaylaştırıyor hem de sürdürülebilir bir dünyanın ve su tasarrufunun vazgeçilmezi oluyor.
Bildiğiniz başka hikâyeleri bizimle paylaşmaya ne dersiniz?